JAMES BLUNTYaşı geçmekte olan bir rock yıldızı bir keresinde, onu hayatında en çok korkutan şeyin müzikal açıdan kurumak ve üretememek olduğunu söylemişti. Böyle birşey, James Blunt’un asla korkmayacağı bir şeydir. Abartısız diyebiliriz ki, James’in öyle bir hayatı olmuş ki şimdiye kadar, herhalde bir düzine kadar albüm doldurabilir ve artan kısımlarla da bir iki film senaryosu yazabilir bu birikimlerle. Bunu elbette tüm şarkı ve senaryo yazarları söyler ama bu sefer karşımızda çok farklı birisi var.
Mesela ilk albümü Back To Bedlam’ın kapanış parçası No Bravery’yi alın : 1999 yılında, James İngiliz Ordusu’nda keşif subayı iken Kosova’da yazılmış. O, başkent Piriştine yakınlarında devriye atarken, gitarı da tankının yan tarafında asılı idi. Sessizlik, istirahat ve barış zamanlarında da, bu gitar ordan iniyordu ve 22 yaşında bir barış gücü askeri olarak, son on yılın en kanlı savaşların birinin izleri üzerinde yürürken hayat hakkında parçalar yazıyordu. Birliğinin diğer üyeleri ona sessiz olmasını ve gürültü yapmamasını emrediyordu, o ise bir yandan gece yarısı sessizliğinde parçalarını yazmaya devam ediyordu, ve hiç susmadı. “No Bravery, Kosova’da yazdığım ilk tamamlanmış parçadır. Bu parçayı tankımın yanında, uyku tulumumun içinde botlarımla yatarken yazdım. Orada botlarla uyumak zorundaydık. Bu parça çok kaderci bir parçadır, aslında albümün kalanı da bir hayli kaderci” diyor biraz mütevazi ve utangaç bir edayla James Blunt.
Ama onun Kosova tecrübesi, yeni bir sanatçının çok çeşitli olan müzik tarzları ve koleksiyonları arasında kendi yolunu çizme çabasının sadece bir yüzünü gösteriyor. Esasında James bir keşiftir : karamsarlık ve melankoli tarafından bir şekilde etkilenen eski bir ruh, sanki yıllardır müzik yazan genç bir müzisyen, müthiş bir hayat tecrübesi geçirmiş meleksi bir ses. Menajerini paylaştığı Elton John, "You're Beautiful"un, kendisinin "Your Song"unun bir devamı olduğunu düşünüyor. Bu kurnazca bir karşılaştırma zira "Back to Bedlam"un büyük kısmı, Elton John’un ilk kariyerindeki en iyi örneklerini anımsatıyor. Öte yandan albümün prodüktörlüğünü yapan Tom Rothrock, James’i Beck ve Elliott Smith gibi diğer müşterilerine karşı verilen bir İngiliz cevabına benzetiyor. Rothrock, geçen seneki South By Southwest’deki beklenmedik canlı performansına kadar James’in adını bile duymamıştı. Ünlü prodüktör, izlediği bu performanstan o kadar çok etkilenmiş ki Back To Bedlam üzerinde çalışmayı hemen kabul etmiş.
Tuhaf olan şey ise, Blunt’lar gibi askeriyeden gelen bir ailenin – babası yeni emekli bir albay – bir James doğurmuş olmasıdır. Kendisinin de dediği gibi, artık olmayan klasik bir asker ailesi terbiyesiyle yetişmiş James : Hampshire’da bir askeri hastanede doğmuş, yedi yaşında yatılı okula başlamış, fen ve matematik okumuş, 16 yaşında pilot brövesini almış (diyor ki, Tiger Moth’dan Spitfire’a kadar tek motorlu herşeyi uçurabilirim), Bristol Üniversitesi’nde kısa süre okumuş, ve sonrasında da (“babam çok ısrar ettiği için”) orduya katılmış. Üsteğmen olmuş ve Kosova – Piriştine’ye giren ilk İngiliz subayı ünvanını kazanarak oraya giden 30,000 barış gücü askerinin öncüsü olmuş. Ama müzik herşeye rağmen başlıca dayanağı olmuş. Gerçekten de bunun sınanması gerekiyordu. CD player’ı olmayan müziksiz bir evde büyümenin sonucu olarak James müziğe yakın geçmişte başladı. "Babam gerçekten çok pratik bir insandı ve müziği sadece gürültü olarak görüyordu. Yegane CD player arabadaydı ve sadece üç CD’miz varı : 'American Pie' ve iki Beach Boys." Okul için uzaklara gittiğinde ise piyano öğrendi, okul müzikalinde sahne aldı, işte olay buydu. O andan itibaren elinden geldiğince dinledi ve öğrendi. Queen ve Dire Straits aşkı ortaya çıktı ve gitti. 14 yaşındayken bir arkadaşının gitarını kapan James, Nirvana’nın Nevemind’ına kendi kendine eşlik etti ve kısa süre sonra ilk parçasını yazdı. Bunu yaparken de, gecenin bir yarısında koridordan gelen müziği takip ettiğinde kesinlikle ve her zaman James’in odasını bulacağını bilen okul müdürünün nezninde biraz sevimsiz bir imaja sahip oldu. Delikanlılık yılları, kendisine bir tür eğitim vermeye çalışan öğretmenlere karşı müziği kendi kariyeri olarak seçen James’in mücadelesiyle geçti.
Kendi kaydettiği bazı “tehlikeli demolarla” silahlanan James, 2002 yılında ordudan ayrıldı ve tam zamanlı bir müzisyen oldu. “Sağlam ve ciddi bir işi bıraktığım için babam çok kızgındı.” diyor Blunt. Bahsi geçen tehlikeli demolar, akıldan çıkmayan sesi ve zarifçe kişisel olan parçalarını sunan yeterince etkileyici birer vitrindiler ki bunlar da kendisine aylar gibi kısa bir süre sonra menajerlik ve yayımlanma anlaşmaları olarak geri döndü. "Ve sonrasında da Linda Perry [Pink, Christina Aguilera gibi pek çok isime parça yazarlığı ve prodüktörlük yapan] ile tanıştım çünkü yayıncılarım ona bazı parçalar vermişti daha önceden. Daha sonra da South By Southwest’de çaldım ve Linda bana kendi plak şirketi Custard Records’da bir anlaşma sundu" diyor tüm bunlardan gözleri kamaşan James.
Eylül 2003’de albümünü kaydetmek için Kaliforniya’ya gidiyor ve fark ediyor ki, Los Angeles’da pasaklı üstü başı dağınık bir İngiliz çocuk olmak son derece keyif verici bir şey! Bir aktristin evinde kaldığı sırada, Rothrock ile gündüzleri kayıt çalışmalarını sürdüren James geceleri ise LA’in club sahnelerini araştırıyor. "Benimki gibi saf bir geçmiş ile bu, sanki şeytanın kazanına dalmak gibi birşeydi” diyor mutlu bir anımsamayla. İnsanı yüreğini sızlatan parçası "Goodbye, My Lover"ı aktristin eski bir piyano bulundurduğu banyosunda yazmış.
Bu aralar en çok beğenerek dinlediği müzik Cat Power ve Lou Reed'in "Transformer" albümü ve "Back to Bedlam" da benzer bir enigmatik, anlaşılmaz niteliğe sahip. Albümdeki çoğu parçanın hikayesinden bahsetmiyor James ama aldatıcı bir şekilde bol kabarcıklı olan "So Long, Jimmy"nin, Jimi Hendrix'ten esinlendiğini itiraf ediyor. Kalanı için ise sadece “bir parçada, cinayetten yırtarsınız” diyor.